Her düşünce duygu bir tasarıdır. bundan ötürü insanın hayatı ilerleme gibi değil çember gibi görünür. insanoğlu "neye yarar?" diye sorar ve görevine devam eder. her tasarının boşuna göründüğü o kuşku yada coşku anını bir çeşit huysuzluk ya da çocukça taşkınlık sayarız. bu iki an arasındaki seçmeyi kim yapacak kararı kim verecek? an'lar ancak zamanı gelince yargılayacak bir üçüncü an ile varolurlar . onun için bir ölünün son dileğine çok önem veririz. öbür dileklere benzemeyen bir dilektir bu öyle sıradan bir dilek değildir çünkü ölen kişi onunla bütün hayatını yeniden yakalar. sevdiği bir dostun yaşamını ölüme karşı sürdürmek isteyen kimse onun son anını uzatmaya çabalar. ne var ki ölüye dışardan bakmak üzere kendimi ondan ayırınca son an da öteki an'lar gibi bir an olur işte o zaman ölü gerçekten ölür artık onun bütün istemlerini eşitçe aşabilirim.
Her aşkınlığı aşmakta özgürüz. oldum olası bir "başka yer"e kaçmak elimizdedir ama bu başka yer de insanlık durumumuzun içinde bir yerdir gene. ne etsek ondan kurtulamayız. yargılamak amacıyla bu durumu dışardan gözlememizin bir yolu yoktur. ondan yalnızca söz açılabilir, o kadar. "iyi ve kötü" ancak onunla tanımlanır, korku, yararlık ve ilerleme gibi sözcükler ancak dünyada anlam kazanırlar tasarının görüşler ve amaçlar doğurduğu bir dünya içine anlama kavuşurlar. tasarıyı yaratırlar ama ona pek uymazlar. insanoğlu kendinden başka hiçbir şeyi tanıyamaz insancıl olmayan bir şeyi hayal edemez. öyleyse, insan neyle karşılaştıralacak? kim yargılayabilecek? hem ne adına yargılayacak? Ne adına konuşacak, ne adına?
Simone de Beauvoir-Denemeler Kitabından Bir Kesit
0 yorum:
Yorum Gönder